"Mutfağında yemek pişen ev yaşayan evdir. " derdi anneannem.
Haklı olduğunu yıllar sonra anladım.
Hayat çok tuhaf bir döngü aslında. Çocukluğumuzda hayatımıza dokunan insanları anladığımızda onlar çoktan bu dünyadan gitmiş oluyorlar.
Mutfağın hatıra defteri'ni bu yüzden çok sevdim.
Kısacık ve sıcacık kitaptaki küçük kızda kendimden ve çocukluğumdan öyle çok şey buldum ki; kitap bittiğinde küçük kızla vedalaşmam hiç de kolay olmadı .
Bu arada bir şey itiraf etmeliyim; biz bloggerlar aslında küçük kızın hikayelerine çok aşinayız.
O içinden Ankara geçen güzel hikayeleri, mahalle komşularını, küçük kızın annesi, babası, anneannesi, kızkardeşi ve hatta dayısı ile ilgili anıları blog sayfalarında okurken kelimeler arasında kendimizi bulmuşluğumuz çoktur.
Sevgili Nurşen yani bizim Leylakdalımız, kalemine, emeğine güzel yüreğine sağlık.
Sen hep yaz. Kalemin hiç susmasın. Yaş aldıkça anılarımız ayakta tutuyor bizi. ❤❤
Blog Listem
10 Kasım 2017 Cuma
MUTFAĞIN HATIRA DEFTERİ
25 Eylül 2017 Pazartesi
YAZ KİTAPLARIM
Bu yaz, üç aya altı kitap sığdırmışım.
Okuguklarım içinde en sevdiklerim KÜN ve JAPON SEVGİLİ oldu.
Bu arada Can Yayınları 'nın eski kapak tasarımlarını özlüyorum. Romandaki Japon sevgili erkek, kitap kapağında Japon bir kadın ne alaka ise artık !!!!
Yaz kitaplarım bu kadar. Sonbahar kitaplarında buluşmak üzere ...
20 Haziran 2017 Salı
AŞK VE ACI FRIDA KAHLO ...
Bazı insanlar sıradan değildir .
FRIDA KAHLO da onlardan biri.
Resimle ilgim zaman zaman güzel sergileri gezmek ve tarihte iz bırakmış ressamların biyografilerini okumaktan öteye gitmedi. Zira bırak resim yapmayı cetvelle bile düzgün çizgi çizemeyen biriyim.
Aşk v e Acı bana oğlumun anneler günü hediyesi idi.
Trajik hayatını herzaman merak ettiğim bir ressam olmuştur FRIDA KAHLO. Bu yüzden romanı bir solukta okudum ve bu şahane kadına bir kere daha hayran oldum.
Aşkı, acıyı, aldatılmayı ve hatta aldatmayı da sonuna kadar yaşamış bir kadının hikayesi beni çok etkiledi.
Kitabın son sekiz sayfası Frida 'nın resimlerine ayrılmış. Ressamın marjinal ve trajik yaşamını okuyunca resimleri de anlamak mümkün.
Özellikle biyografi okumayı sevenlere tavsiye edeceğim bir çalışma olmuş.
Blognot : Nisandan beri kitap bloguma yazmamışım . Fazla ara vermeden okuduğum kitapları paylaşacağım.
2 Nisan 2017 Pazar
YEŞİL MÜREKKEP

Yıllar önce henüz kitaplara ulaşmak bu kadar kolay değilken kütüphaneye üye olmuştum.
Çok keyiflidir kütüphaneden kitap alıp okumak .
İki hafta içinde iade etmek gerektiği için alındıktan sonra hemen okunur iade edilip yeni kitap alınır.
İşte böyle zamanların içinde Sabahattin Ali 'nin Kuyucaklı Yusuf 'u ile tanışmış ve çok beğenmiştim.
Hatta diyebilirim ki; sosyal medyada çok rastladığım Kürk Mantolu Madonna'dan daha çok sevmiştim.
Kuyucaklı Yusuf halkın içinden bir romanken; Kürk Mantolu Madonna 'yı çok fazla romantik ve gereksiz bulmuştum.
Neyse uzatmayayım; konumuz Sabahattin Ali'nin kendi hayatı romanları ya da şiirleri değil.
Yeşil Mürekkep bir Sabahattin Ali romanı.
Sabahattin Ali'nin Almanya' ya öğrenci olarak gönderilmesinden başlayarak tüm yaşadıklarını son derece akıcı bir dille anlatıyor.
Özellikle gençlere okumaları için önemle tavsiye ederim .
13 Mart 2017 Pazartesi
YEDİNCİ BAYRAK
Ayla Kutlu ...
Canım Ayla Kutlu .
Kelime sihirbazı, betimleme ustası. Yaşayan Türk kadın yazarlar denince ilk aklıma gelen isim.
Beni yıllar önce; Bir Göçmen Kuştu O romanla büyüleyen, bütün kitaplarını soluksuz okuduğum Ayla Kutlu ...
Yedinci Bayrak Ayla Kutlu 'nun geçen yıl yayınlanan son romanı.
Bir Rumeli hikayesi.
Balkan topraklarından İzmir 'e uzanan bir göç hikayesi.
Romanı okurken şuanda yaşamakta olduklarımız ile ilgili çıkaracak çok ders olduğunu gözlemledim.
Ayla Kutlu; iyi ki geçiyorsun bu dünyadan, iyi ki yazıyorsun.
Kalemin hiç susmasın.
12 Şubat 2017 Pazar
HUZURSUZLUK
Aslında okumaya çok niyetli değildim. Annemin ani gidişiyle yeterince huzursuz günler geçirdiğim için kitabın adı biraz germişti beni.
Sonra kitabın girişindeki Harese 'nin hikayesini okudum. Haris, haset gibi kelimelerin kökeni olan Harese kelimesinin anlamını öğrenince kitabı okumaya başladım.
Okudukça satırlara da kitaba da bağlandım.
Mardin'de yaşanan Amerika'ya kadar uzanan umutsuz bir aşk hikayesini anlatıyor roman.
Geri planda Ortadoğu 'nun kanayan yarası ve terör belası okurda iz bırakıyor.
Ben bu satırları yazarken eminim ki Livaneli 'nin sadık okurları çoktan bu romanı okuyup bitirmiştir.
17 Ocak 2017 Salı
PALMA 'NIN PİRİNCİ
Bazı kitaplar bazı anlarda insana iyi geliyor. Okunma zamanı diyorum ben buna.
O zaman nasıl ve ne şekilde geliyor hiç belli olmuyor ama her kitabın cidden bir okunma zamanı var.
PALMA 'NIN PİRİNCİ de öyle oldu benim için. 2016 yazında aldım. Başladım ve sevdim de . Ama araya başka kitaplar girdi. Misal SPUTNIK SEVGİLİM; Murakami yazmış ben okumaz mıyım, Hemen ara verdim PALMA 'NIN PİRİNCİ 'ne. Ardından 15 Temmuz sıkıntısı falan filan yarım kaldı bizim kitap.
Ve sonra mevsim sonbahara ardından kışa döndü.
Tam 2016 tüm kasveti ile gitmeye hazırlanırken yanına annemi de aldı. Yeni yıla gitmeden 6 gün önce annem kuş gibi gitti bu dünyadan. Onun gidişiyle dünyam başıma yıkıldı. Bırak kitap okumayı iki kelimeyi bir araya getiremez oldum.
Derken bu acımı yaşama dönemlerinden birinde baş ucumda PALMA 'NIN PİRİNCİ 'ni gördüm. Sayfalarını karıştırmaya başladım ve o an ruhuma iyi geldiğini hissettim.
Sıcak bir aile hikayesini çok yaşlanmış roman kahramanının ağzından okumak İyi geldi bana .
Bundan sonra okur muyum ya da ne okurum bilmiyorum. PALMA 'NIN PİRİNCİ yaramı sardı benim .
Güney Amerika edebiyatı seven okurlara önerim olsun. 💖