Blog Listem

30 Ekim 2025 Perşembe

BAHÇIVAN VE ÖLÜM


Ekim ayında okuduğum kitapların içinde; hatta 2025 yılında okuduğum kitaplar içinde en beğendiğim
 bir anı- roman oldu Bahçıvan ve Ölüm. 
📚
" Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe. 
Söz konusu tabii ki bir son, ama son nereden başlar ? " diye vurucu bir cümle ile başlayan ve ilk sayfanın son paragrafında " Hemen söyleyeyim bu kitabın sonunda baş kahraman ölüyor"
Sadece hikayelerin anlatıcıları hayatta kalıyor ama onlar da bir gün ölecek. Sadece hikayeler hayatta kalacak ." 
şeklinde devam eden bir romanı okumazsam olmazdı. 
📚
Benim hikayemin kahramanları gideli çok oldu hem de arka arkaya denecek bir zaman aralığında gittiler. 
Geçen ay içinde de hikayemin en kıymetli kahramanını sevgili dayımı kaybettim bu yüzden mutlaka okumalıyım diye düşündüm bu romanı.
📚
Georgi Gospodinov’un “Bahçıvan ve
 Ölüm” romanı, yazarın diğer kitaplarında sıklıkla söz ettiği;  zaman, ölüm, hafıza ve kimlik temalarını derin ve şiirsel bir dille işlemiş.
📚
Bahçıvan ve Ölüm, romanla bir şiir kitabı arasında duruyor; anlatı parçalı, zaman zaman düşsel, bazen de günlüğe benziyor.
📚
Gospodinov   ölümle yaşam arasındaki ince çizgiyi, doğanın döngüsünü ve insanın ölümlülük karşısındaki çaresizliğini anlatıyor.

Şiirsel dil dedim ya altını çizdiğim yerler: 

" Bu uzun bir kederdir diyor bir arkadaşım.  Güzel bir ifade ama ben henüz acının içindeyim. " 
🌻✒️
"Önce uzun bir acı olur. Keder sonra gelir. "
🌻✒️
" Ve saate dokunma, o başka zamanda dakik. "
🌻✒️
" Belki de babamın görevi buydu diye düşünüyorum, kendisi bile farkında olmadan kendi büyüttüğü ve her yerde peşinden gelen küçük bir hikaye sürüsünün çobanı olmak " .
🌻✒️
"Babam öldü ve Babam ölüyor tümüyle farklı iki cümle.  İlki bir olgu, bir sonuçtur umut ve çaresizliğin birbirini besleyip alevlendirdiği uzun bir hikaye.  Birinin oksijeni ateşini harlar. "
📚
Kitabın son sayfasında yazarın babası ile çekilmiş bir siyah  beyaz fotoğraf vardı.  Kitap bittiğinde evdeki siyah beyaz albümümü karıştırdım.  Çünkü sevdiklerim artık o albümde, siyah - beyaz fotoğraflar içinde...

Ve biz, kendi küçük hikayelerimizin çobanıyız aslında... çobanlığımızın farkında olmadan yaşayan...

 

25 Ekim 2025 Cumartesi

KAĞIT Ev

Kitaplığımı düzenlemeye son hızla devam ediyorum çünkü artık cidden yerim kalmadı haa bu arada kitap almaya devam ediyor muyum? Elbette.
Çünkü kitap okumak kadar kitap almak da benim için çok önemli.  Okumak için kalan ömrüm yetecek mi bilmiyorum ama zaten neyi biliyoruz ki şu dünyada? Ardımdan geriye güzel bir kitaplık kalır hiç bir şey olmazsa.
📚
Kağıt Ev 2015 de alıp okuduğum bir kitaptı. 
İçinde kitap olan her şeyi çok severim Kağıt Ev 'in konusunu görünce hemen alıp okumuş ve çok sevmiştim bu kısa ama derin romanı;  sonu biraz havada kalmış olsa da altını çizdiğim çok cümle oldu. 
📚
Arjantinli yazar Carlos Maria Dominquez tarafından 2002 ' de "La casa de papel " adı ile yazılan Netflix'in o meşhur dizisi ile hiç ilgisi olmayan bir novella Kağıt Ev.
📚
1998 ilk baharında Blumma Lennon adlı bir kadının bir kitapçıdan Emily Dickonson'un Şiirlerinin eski baskısını alıp 2.şiiri okurken arabanın altında kalıp ölmesi ile başlıyor. Sonrasını anlatmiyim meraklısı zaten okumuştur ama kitaplara tutkun, evini kitaptan inşa eden bir adam ve tutkulu bir aşk hikayesi var bu kısa romanda. Bir de geriye kalan muhteşem cümleler:

" Kimse  bir kitap kaybetmek istemez. Bir daha okuyamacak olsak da bir kitabı kaybetmektense bir yüzük, saat ve şemsiye kaybetmeyi yeğleriz."
📚
"Üstlerinde gün ay ve yıl yazan sayısız kitap gördüm ben; gizli bir  takvimi oluşturur her biri ."
📚
" İnşa edilen bir  kütüphane yaratılan bir  hayat demektir yığılmış kitaplar toplamı değildir asla. "
📚
"Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur. "
📚
"Arjantin de son askeri diktatörlük döneminde pek çok insan kitaplarını yaktı, kitaplarının celladı olmayı tercih ettiler, ben buna cüret edemedim bulunacaklarının farkında oldugum halde dergileri büküp büküp duş perdesinin içine soktum."
📚
Daha yazacak konuşacak öyle çok şey var ki bu güzel kitaba dair kitapliğımda karşıma çıkınca paylaşmak istedim. 📚

17 Ekim 2025 Cuma

KATALİN SOKAĞI

Katalin Sokağı ' nı okuyalı 12 yıl olduysa Magda Sazabo' nun kalemi ile tanışmam da 12 yıl olmuş demektir. İyi ki anılar var bize kendini hatırlatıyor. 
✏️
Magda Szabo olgunluk dönemimde  okuduğum ilk  Macar yazar.  Oysa benim çocukluğumdan beri aşina olduğum bir Macar yazar daha var ki; onu hepimiz tanıyoruz Frenc Molnar . Zaten Pal Sokağı Çocukları ' nı  hangimiz unuttuk ki?
✏️
Herman Hesse Magda Szabo için; "onun kitaplarını keşfettiyseniz altın bir balık yakalamışsınız demektir " demiş .
✏️
Katalin Sokağı Magda Szabo dan okuduğum ilk roman. 2. Dünya Savaşı öncesinde bu sokakta mutlu mesut yaşayan üç ailenin 
 1930'lardan başlayıp 1960'ların sonuna kadar  devam eden hikayesi.
✏️
 Katalin Sokağı'nda yaşayan bu  üç ailenin, savaş dönemi öncesi ve sonrasında nasıl etkilendiklerini okuyoruz. Ben çok duygulanarak okuduğumu hatırlıyorum.  Yaşamadan ölenler, ölenleri kalplerine gömenler savaşın insanların hayatlarını nasıl değiştirdiğini yüreğe işleyen cümlelerle okura sunmuş yazar. 
✏️
İkinci Dünya Savaşı Polonya, Macaristan gibi ülke halklarını da etkilemiş savaşın izlerinin silinmesi çok zor ve özellikle Macar Edebiyatı'nda bu izleri görmek mümkün. 
 Bu yüzden şu an yaşanan savaşın bir an önce bitmesini diliyorum. 
✏️
Bu 12 senede Magda Szabo  külliyatinı bitirdiğimi de eklemek istiyorum. Kitapları beğeni sırasına koyarsam ;
1. Katalin Sokağı 
2. Kapı 
3. Iza'nın Şarkısı 
4. Yavru Ceylan diyebilirim. 
Yazarın en son yayınlanan romanı Abigail de kitaplığımda okunma sırasını bekliyor. 
Kitapsız kalmayalım... 📚

11 Ekim 2025 Cumartesi

ŞEYTAN TANGOSU'NUN NOBEL ÖDÜLLÜ SANATÇISI

Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi belli oldu
2025 Nobel Edebiyat Ödülü'nü "Şeytan Tangosu"nun Macar yazarı László Krasznahorkai kazandı.

Macar yazar László Krasznahorkai 2025 Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü. Yazarın "Şeytan Tangosu" ve "Direnişin Melankolisi" gibi kitapları Türkçeye çevrilmişti.

Nobel Komitesi ödülün verilmesinde 71 yaşındaki Krasznahorkai'nin "kıyametvari bir terör ortamında bile sanatın gücünü gösteren, etkileyici ve vizyoner yapıtlar ortaya koyması"nın etkili olduğunu belirtti.

Krasznahorkai yazarken ilham aldığı şeyin Franz Kafka'nın "Şato" kitabı olduğunu birçok kez dile getirmişti. White Review dergisine 2013'te demeç veren Macar yazar "Kafka okumadığımda Kafka düşünürüm. Kafka düşünmediğimde onu düşünmeyi özlerim" demişti.

Ödülü kazananlara İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi tarafından 11 milyon İsveç kronu (yaklaşık 1.2 milyon dolar) ödül veriliyor.

KİTAPLARININ FİLMİNİ BELA TARR ÇEKTİ

Krasznahorkai'nin eserleri usta Macar yönetmen Bela Tarr tarafından beyaz perdeye uyarlanmıştı: Şeytan Tangosu, "Satantango" adıyla 1994'te yayınlanmış ve 7 buçuk saat olmasıyla dikkatleri üzerine çekmişti.

Direnişin Melankolisi ise "Karanlık Armoniler" adıyla 2000 yılında beyaz perdeye çıkmıştı.

ÖDÜLÜ ALAN İKİNCİ MACAR OLDU

Krasznahorkai, 2002'de Nobel alan Imre Kertész'den sonra bu ödüle layık görülen ikinci Macar yazar oldu.

Romanya sınırına yakın Gyula kasabasında doğan Krasznahorkai, edebiyat dünyasındaki çıkışını 1985’te yayımlanan "Şeytan Tangosu" adlı romanıyla yaptı. Eser, Macaristan’da büyük yankı uyandırdı ve kısa sürede edebi bir fenomene dönüştü.

Nobel komitesi, Şeytan Tangosu'nun "komünizmin çöküşü öncesinde Macar kırsalında terk edilmiş bir çiftlikte yaşayan yoksul bir topluluğu güçlü ve sembolik bir dille anlattığını" belirtti.

4 Ekim 2025 Cumartesi

İŞTE BÖYLE OLDU

Italo Calvino'nun
 " yeryüzünde kalan son kadındır.  Öbür insanların tümü erkektir " diye söz ettiği Natalia Ginzburg' un Can Yayınları'ndan çıkan  kitabı İşte Böyle Oldu' yu  okudum. İtalyanca aslından çeviri Şemsa Gezgin'e ait. 
✏️
Yazarımız 1916 Palermo doğumlu; yayımcı ve direnişçi Leone Ginzburg ' un eşi zaten romanı da eşine ithaf etmiş; ayrıca ünlü tarihçi Carlo Ginzburg'un annesi.
✏️
Hiç abartmıyorum; kitabın altıncı cümlesi:
 " Alnının ortasına ateş ettim " diyor ve biz okurlar daha ilk sayfadan faili belli bir cinayete tanık oluyoruz. 
Ama polisiye bir roman değil bu.
Bence sevgisizliğin romanı.
✏️
 Bu kısacık romanda biz bu cinayetin neden işlendiğini okuyoruz.
Hayatı boyunca  hiç sevilmemiş bir kadının duygularını aşk 
sanmasıyla başlıyor her şey: hayatı boyunca başkasına aşık olan ve aşık kalacak bir adamla Alberto'ylaevlenmesine tanık oluyoruz. 
✏️
Okudukça aslında bir aşk üçgeni falan değil düpedüz aşk sanrısı içine düşen insanların hayatını görüyoruz. 
✏️
İki iyi arkadaş Alberto ve Augusto aynı kadına aşık olurlar ve son çare olarak da intihar etmeyi seçerler. Tabancalarına kadar alırlar ama sonra bu fikirden ikisi de vaz geçer. 
Augosto hayatına devam ederken Alberto aşık olduğu kadından kendini kurtaramaz üstelik kadın da evlidir ve bir oğlu vardır. 
✏️
Alberto çareyi baska biri ile evlenmekte bulur genç kadın kendinden yaşça çok buyuk olan Alberto' ya aşık olduğuna kendini inandırır ve  kadın Alberto' nun birlikteliğini de   bilmektedir ama canını dişine takarak eşini mutlu etmeye çalışır.
Bu minval içinde roman ilerler. 
✏️
Bu aralar sayfaca az anlamca derin kitaplar okuyorum.  
"İşte Böyle Oldu da öyle bir roman oldu benim için."
Hani okumaya zamanım yok diyenler var ya ( ki bu bana çok anlamsız gelir çünkü ben okumaya ayrıca zaman yaratanlardanım ) ; işte onların bile hemencecik keyif alarak okuyacağı bir roman olmuş. 
✏️
"Alnının ortasına  ateş  ettim... kalemi ve mürekkebi alıp alışveriş defterine yazmaya başladım.  Ansızın kendi kendime kime yazdığımı sordum. Ama buna karar vermek çok güçtü ve net ve alışıldık yanıtlar için zamanın içimde sonsuza dek durduğunu hissediyordum. "
✏️
Öyle işte .
Kitaplar hep olsun hayatlarımızda✏️📕✏️

29 Eylül 2025 Pazartesi

GÖLGE ADAM


Luigi Pirendollo' nun  Gölge Adam  romanı eylül ayının son haftasında okuma serüvenime eşlik etti. 
Çok keyif alarak gülerken düşünerek okuduğum bir roman oldu Gölge  Adam. 
✏️
Bu güzel roman yazara 1934 yılında Nobel Edebiyat Ödülü kazandırmış ve yazar iki yıl sonra hayatını kaybetmiş. 
Gölge Adam aslında yazarın Mattia Pascal Gerçekten Yaşadı mı Yaşamadı mı ? adlı romanı.
 Roman Epsilon  Yayınları 'ndan bu isimle basılmış sonra da Gölge Adam  adıyla  Dorlion Yayınları 'ndan basılmış. 
✏️ 
Güçlü bir mizah anlayışı ile yazılmış bu güzel roman 
adı gibi gölgede kalmış, genelde yazarı bilen ve  seven okurlar okumayı tercih etmiş diye düşünüyorum. 
Bana okurken zaman zaman Ferhan Şensoy 'un kitaplarını hatırlattı.  Zaten Pirandello aynı zamanda bir piyes yazarı. 
✏️
Mattia Pascal  varlıklı bir  ailenin sorumsuz oğludur.
Bir gün aile tüm varlığını kaybeder. Ne yapacağını bilmez bir haldeyken tanınmayacak halde bir ceset bulunur herkes  kim olduğu anlaşılamayan cesetin  Mattia Pascal ' a ait olduğunu düşünür. Mattia Pascal 'ın da bu durum çok hoşuna gider o artık ölmeden ölmüş Adrien Meis'  olmuştur. 
✏️
 Gün gelir  başka kimlikle var olma çabası zor gelmeye başlar; başına da  komik olaylar gelir;
ölmeden ölmenin hoş bir  durum olmadığının farkına varır  ve kimlik arayışı içine girer kendi gölgesi bile değildir artık. 
Bu arada yaptıklarını ve yaşadıklarını anlatmıyorum.😃 
✏️
Luigi Pirendollo' nun 1903 yılında babası iflas etmiş.  Tıpkı romandaki gibi aile tüm mal varlığını bir anda kaybetmiş.  Yazarın eşi üzüntüden kısmi felç geçirmiş ve sonra aklını yitirecek kadar psikolojik sorunlar yaşamış.  
Yazar hastanede eşinin başındayken yazmış bu romanı. 
Bir ara ölmeyi isteyen yazar hayatına öğretmenlik yaparak devam etmiş  Otobiyografik öğeler de var romanda. Hayata sıfırdan başlayıp İtalya ' nın en sevilen yazarlarından biri olmuş.
✏️
İnsana varlığını sorgulatan, otobiyografik özellikler taşıyan kitapları okumayı çok severek okuyorum.
Gölge Adam  yani Mattia Pascal Gerçekten Yaşadı mı Yaşamadı mı da kitaplığımda ve kitap hafızamda yerini aldı.  ❤📚❤

23 Eylül 2025 Salı

LİZBON'A GECE TRENİ

2012 yılında okumuşum bu güzel romanı. 
2014 'de filmi vizyona girmişti. 
✏️📚
Derin bir romandı ben de en yoğun iş  dönemimdeydim. Babamın sağlık sorunları başlamıştı benim de sağlık sorunlarım vardı nedeni bilinmeyen ağrılarım falan filan. 
İşte böyle zor bir dönemde okudum bu güzel romanı. 
✏️📚
Sonra kitap bitti, babam gitti, ağrı sebeplerimin sorumlusu safra kesemmiş o da gitti geriye bu kitabın bendeki izleri kaldı. 
Facebook anılarıyla hatırladım ve eski not defterimi buldum; kitaptan yazdıklarımı paylaştım. 
Halen okumadı iseniz mutlaka okuyun ya da filmini izleyin çok kıymetlidir  benim için .
Bu arada yazar Pascal Mercier 2016 da bu dünyadaki yolculuğunu tamamladı. 
Kısaca; hayatlarımızdan geriye  söz uçtu yazı kaldı. 
✏️ 
İşte kitaptan notlarım : 
"Okuyan insanlar vardı, bir de ötekiler. Birinin 
okuyan mı okumayan mı olduğu hemen anlaşılıyordu. İnsanlar arasında bundan daha büyük bir fark yoktu. Gregorius bunu iddia ettiğinde insanlar şaşırıyorlardı, kimileri de böyle çarpık bir fikir karşısında başlarını iki yana sallıyorlardı. Ama 
böyleydi. "
✏️📚
 "Bir yeri terk ettiğimizde orada bizden bir şeyler kalır. Gitmiş olsak da orada kalırız ve içimizde bazı şeyler vardır ki sadece oraya dönerek bulabiliriz. Çok kısa bir süreliğine de olsa hayatımıza sahnelik eden bir yere gittiğimizde ruhumuza yolculuk ederiz. ama kendimize ettiğimiz bu yolculukta, kendi yalnızlığımızla yüzleşmemiz gerekir ve yaptığımız her şey yalnızlık korkusundan yapılmıyor mu zaten? hayatımız son bulurken pişman olacağımız onca şeyden vazgeçme sebebimiz bu değil mi?"
✏️📚
 "İstediğin yere gidebilirsin, istediğini görebilirsin ama her yer tanıdığın insanlar kadar güzeldir."
✏️📚
Beni tam olarak anlamalarını istemiyorum,
hayatımı tanınmadan yaşamak istiyorum..
Başkalarının körlüğü benim güvenliğim ve özgürlüğüm..."
✏️📚
 "Hayatın gerçek yönetmeni tesadüftür?