183 sayfalık bir kitabı sanki 600 sayfaymış gibi uzun günlere yayarak okudum.
📚
Éduard Louis bence yaşayan en önemli yazarlardan biri.
Kendine özgü bir yazım tekniği var. Okurken okuru sıkmadığı gibi çoğu yerde ' vay anasını bu da mı olmuş ' dedirtiyor.
📚
Şiddetin Tarihi gerçek, yaşanmış bir olaydan kurgulanarak yazılmış bir roman.
📚
2012 Paris'inde Édouard Louis arkadaşlarıyla Noel yemeği yer, ardından gece yarısı evine dönerken, yolda tanıştığı bir adamın ısrarına dayanamayıp onu evine davet eder.
📚
Adamın adı Reda'dır, Cezayir’den kaçıp Fransa’ya gelmiştir Éduard'a çocukluğunu ve Fransa 'ya kaçış öyküsünü anlatır.
📚
Gecenin geri kalanını sohbet ederek, gülerek geçirirler. Fakat bir süre sonra işler değişir: Reda bir anda tarifsiz bir şiddetin failine dönüşür; Édouard’ın payına düşense seçmediği bir hikâyenin kurbanı, seçmediği bir acının taşıyıcısı olmaktır.
📚
Şiddetin Tarihi, o gece yaşananların izini sürerek ilerliyor, diğer yandan şiddetin doğasını ve onu tırmandıran dinamikleri, göçmenlik, ırkçılık, eril şiddet ve travma üzerinden anlamlandırmaya çalışan bir araştırmaya girişiyor ve bunu öyle gerçekçi bir şekilde yapıyor ki okur sayfaları çevirdikçe, şiddete uğrayan sanki Éduard değil de kendisiymiş gibi hissediyor.
📚
Ne yazsam ne anlatsam bu kitap için kifayetsiz kalacak.
Éduard Luis seven okurlara kesinlikle önerimdir.
Epeydir yazarı görüyorum okusam mı diye aklımdan geçiyor ama bir türlü de elim gitmiyor neden bilmem. Bu kitabın konusu şu an için bana uygun değil belki başka bir eserine:) Elinize sağlık.
YanıtlaSilYazarın kalemine hayran kaldım aslında ama konu okurken zorladı beni çok teşekkürler sevgiler :)
Silyazarı duymadım ama ilginç buldum şimdi, not aldım :) yani şimdi bu bir kurgu mu gerçek mi ki :)
YanıtlaSil